HES İnşaatında Tünel Çöktü,...
Japonlar'dan Türkiye'ye Videolu...
Japon Gazeteci Nükleere Karşı Uyardı!
Manisa’da Nükleer Skandal!
Türkiye ile Nükleer Anlaşma...
AYM'den Nükleer Santral Kararı
TMMOB Yargıya Gidiyor!
Nükleer Zehrin Üstünü Örtemediler!
İzmir'de Nükleer Atık Tehditi!
Sinop’ta "Nükleer Santral" Tepkisi
Japonya Türkiye'ye Nasıl Nükleer...
Mısır'dan Nükleer Santral...
"Nükleer Santral Bu Bölgenin...
Nükleer Santral için İmzalar Atıldı
İngiltere'nin Gündemi de 'Nükleer...
TAEK'e Nükleer İmtiyazı
Nükleerde Korkunç Rapor: Bir...
Akkuyu Nükleer Santrali için...
Nükleer ÇED Görüşmelerine Protesto
Doğu Nükleere Yüklenirken Batı Çekiliyor
İşte "Nükleer"de Çalışacaklarda...
Nükleer Santralin Bulunduğu...
Yine Bir Nükleer Faciadan Dönüldü!
3 Bin Dolarlık "Nükleer" İşine...
Japonya Son Nükleer Reaktörünün...
Nükleer için Süt Toplanıyor
Nükleer Rönesans Bitti, Şimdi...
Fukuşima Nükleer Santralı'na Buz Duvarı
Türk Firmaları Nükleer Santral...
NKP Nükleere 'Hayır' Dedi
Japonlar'dan Türkiye'ye "Nükleer" Uyarısı!
Türkiye ile Japonya arasında imzalanan anlaşmayla Sinop’a nükleer santral kurulması için adım atıldı. Ancak Japon gazeteci Matsumoto ve araştırmacı Suezawa, bilgi gizlemeyi alışkanlık haline getiren hükümet ve şirketlere güvenilmemesi, gerektiğini söylüyor.
Japonya, 11 Mart 2011’de tarihinin en büyük felaketlerinden birini yaşarken, 9 şiddetindeki depremin ve sarsıntıyı takip eden tsunami dalgalarının ülkede büyük bir toplumsal-ekonomik tartışma başlatacağını kimse tahmin etmiyordu. Doğu Japonya kıyısında tsunami dalgalarının vurduğu Fukuşima Dai-içi Nükleer Enerji Santralı’ndaki hasarın, nükleer enerji tarihindeki en büyük serpinti ve sızıntılardan birine dönüştüğü kısa sürede anlaşıldı. Fukuşima eyaletinde yaşayan 100 binden fazla kişinin tahliye edilmesinin üzerinden geçen yaklaşık 2 buçuk senede, toplum güvenliği açısından neredeyse hiçbir olumlu adım atılamadı.
Gelmiş geçmiş en büyük nükleer felaketlerden biri sayılan Fukuşima Dai-içi’deki durumla baş edemeyen Japonya, kendi yurttaşlarını koruma konusundaki acizliğine karşın nükleer enerji ihracı için durmaksızın çabalıyor. Hindistan ve Vietnam’dan sonra Türkiye’yle de masaya oturan Japonya, Sinop’ta kurulacak bir santral için Erdoğan hükümetiyle anlaşmaya varmayı başardı. Fukuşima’dan sonra güvenilirliği sorgulanan Japonya’nın kozu, Türkiye için büyük bir tehdidi işaret ediyor. Japonya’nın önerdiği Atmea-1 tipi reaktör, şimdiye kadar hiç inşa edilmedi; çalışan bir örneği olmayan santralın Türkiye’de kurulduktan sonra neler getireceği bilinmiyor. Bu konudaki en ciddi uyarı ise Japon gazeteci ve araştırmacılardan geliyor. BirGün’ün Gazetesi'nden Doğu Eroğlu'nun haberine göre, gazeteci Chie Matsumoto, güvenilmez olduğu Fukuşima’yla bir defa daha kanıtlanan nükleer enerjinin Japon hükümeti tarafından dünyaya pazarlanmasının tek sebebinin finans ve enerji çevrelerinin baskısı olduğunu belirtiyor. Araştırmacı Yasufumi Suezawa ise Türkiye kamuoyunu uyarıyor: “Fukuşima’daki kriz boyunca hükümet bilgi akışını bilinçli bir şekilde yavaşlattı, önemli bilgileri gizledi ve yanlış bilgiler servis etti. Kriz anında Türkiye hükümete ve şirketlere güvenmesin!” Japon Başbakanı 'Ölüm Taciri’ Fukuşima’daki felaketin ardından pek çok sivil toplum örgütüyle ve yerel inisiyatifle ortak çalışmalar yürüten gazeteci Chie Matsumoto’nun ifadeleri, Japon kamuoyunun nükleer teknoloji ihracına olan bakışını özetliyor: “Fukuşima’daki kazadan sonra toplumu yüzde 80’e yakını nükleere karşı olduklarını belirtmeye başladı. Hükümet ve Başbakan Şinzo Abe daha önce de nükleer enerji ihraç etmeyi denedi; güvence veremediği bir teknolojiyi şirketlerin baskısı yüzünden ihraç etmeye bu kadar hevesli oluşundan ötürü insanlar Abe’ye ‘ölüm taciri’ ismini taktılar.” Ülkedeki ilk nükleer enerji hamlesinin gerçekleştiği 1960’larda bu enerji üretim biçimine karşı çıkanların olduğunu söyleyen Matsumoto, ekonomik kalkınma söylevlerinin o dönemde nükleer gerçeğini gölgelediğini, aynı tezlerin üçüncü dünya ülkelerinde hâlâ nükleeri aklamak için kullanıldığını belirtiyor. Matsumoto, “Özellikle 1986’daki Çernobil Kazası ve Three Mile Adası olaylarından sonra nükleer karşıtlığı toplumda da yayılmaya başladı. Fukuşima’daki kaza meydana geldiğinde halihazırda nükleer karşıtı bir cephe vardı ve protestolar yapılıyordu. Ancak toplumun çok önemli bir kısmı bu gösterileri görmezden geliyor, önemsiz addediyordu. Şu anda iktidardaki LDP vekilleri arasında bile nükleer enerjiye karşı çıkanlar var” değerlendirmesini yapıyor. Matsumoto, Fukuşima felaketi üzerine nükleer reaktörlerini kapatmak zorunda kalan Japonya’nın ekonomik olarak da bir şey kaybetmediği görüşünde. 54 nükleer reaktörün kapatılmasına karşın, Japonya’nın elektrik enerjisi ihtiyacının büyük oranda fosil yakıtlardan karşılandığını ifade eden Matsumoto, bu durumun yenilenebilir enerji kaynaklarına daha büyük yatırımlar yapılması için de bir fırsat haline geldiğini söylüyor: “ Şu anda yenilenebilir enerji kaynaklarından Japonya’nın enerji ihtiyacının yalnızca yüzde 2’lik bölümü karşılanıyor. Fakat ülkenin en zengin işadamlarından biri olan Masayoşi San’ın sahibi olduğu SoftBank’ın bu alanda çok ciddi yatırımlar yapması yenilenebilir enerji piyasasının gelişim kaydedeceğini gösteriyor. ” ‘Devlete-Şirkete güvenmeyin!’ Fukuşima Dai-içi’deki kazadan altı ay sonra bölgeye giden ve radyoaktif sızıntı yüzünden evlerinden zorla tahliye edilenlerle aylar süren görüşmelerini “@Fukushima” isimli kitapta toplayan gazeteci Suezawa ise felaketin üzerinden geçen 2 yıldan fazla zamana karşın hükümet ve TEPCO’nun kamuoyundan bilgi saklamayı sürdürdüğünü belirtiyor. Enerji ve finans lobilerinin, toplumsal kaygılardan bağımsız hareket ederek Japon hükümetlerine nükleer teknolojinin ihracı için baskı yaptığını söyleyen Suezawa, Türkiye kamuoyunu da uyarıyor: “Eğer Türkiye’de nükleer reaktörler kurulursa, toplum en ufak bir sorunda yetkililere güvenmeyip alarm durumuna geçmeli.” |