handporn.net
Kentsel Dönüşüm 'Konut Hakkı' Kriterlerini İhlal Ediyor | Yapı
Lütfen Tarayıcı Sürümünüzü Yükseltiniz.
BÖLÜM SPONSORU
İLİŞKİLİ HABERLER

Sürgünün Nedeni Bu Defa Tarih

Uzundere İhaleye Çıkıyor

Bu Kentsel Dönüşümde de "Roman" Yok!

Akmerkez Yanında Kentsel Dönüşüm Krizi

Kentsel Dönüşüme 'Renkli' Direniş!

560 Yıllık Mahalleyi Yıkacaklar!

Ha Burayı Zor Yıkarsınuz da!

İstanbul'un Göbeğinde Müteahhit...

Kentsel Dönüşümün 2013 Rakamları...

Kentsel Dönüşüme Kurban Gitti

Bu Bölge de Dönüşecek!

Dans Eşliğinde Kentsel İsyan Videosu!

Dönüşüm Deprem Öncelikli Değil,...

Mülk Mahal İnsan: İstanbul’da...

"Büyükşehirlerde Sosyal Konut...

Kentsel Dönüşümün ‘Bit Pazarı’...

"Yerel Yönetimlerde Yeni Bir...

"Anayasa Mahkemesi Kentsel...

Türkiye Konut Fiyat Endeksi Arttı

Kentsel Dönüşüme Avrupalı İlgisi

Kentsel Dönüşümde 1 Milyar...

Esnafın ‘Kentsel Dönüşüm’ İsyanı

Kentsel Dönüşüme Yeni Düzenleme Geliyor!

Kentsel Dönüşüm için El Kitabı

“Kentsel Dönüşümde Özel Sektör...

Viyana'da Kentsel Dönüşümü...

Çayırova ve Gebze'de Kentsel...

Yeni Konut Fiyatları Yüzde 13,55 Arttı

"Hiçbir Yerde Bizdeki Kadar...

Bugünün Türkiye'sini 2981...

Kentin Kullanım Değeri Yok Ediliyor!

Yerel Yönetimler, Kentleşme...

İstanbul Sözleşmesi; Kentine...

İstanbul'un Dubai Gibi Dönüştürülmesinin...

İşte Polonezköy'ün En Büyük Korkusu!

“Rant için Soylulaştırma Operasyonları...

Kent Hareketleri: "Afet Yasası...

İstanbul Olimpiyat Şehri Olmamalı

AGFE Perspektifinden “Barınma...

AGFE Perspektifinden “Barınma...

Kentsel Dönüşüm 'Konut Hakkı' Kriterlerini İhlal Ediyor

Cihan Uzunçarşılı Baysal ile 'konut hakkı'nı ve Türkiye'de bu anlamda yaşanan ihlalleri, 2009 yılında hazırlanan AGFE İstanbul raporunun çıktıları üzerinden bugün geldiğimiz noktayı konuştuk.

Kentsel Dönüşüm 'Konut Hakkı' Kriterlerini İhlal Ediyor

6306 sayılı Afet Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesi Hakkında Kanun ile ülkenin tamamını etki alanına alan 'kentsel dönüşüm' projelerine karşı verilen mücadelenin ana eksenlerinin birini 'barınma hakkı' oluşturuyor. Ancak konut hakkı aktivisti, BM-Habitat AGFE yerel temsilcisi ve Kent Hareketleri sözcüsü Cihan Uzunçarşılı Baysal, burada bir ezberin kırılması gerektiğini savunuyor ve 'hak'kın, 'konut hakkı' olarak tanımlanmasının öneminin altını çiziyor. Ayazma, Sulukule, Tarlabaşı gibi projelerde örneğin kiracıların karşılaştığı sorunlar hatırlandığında; ev sahipliğinin, kiracılığın yanısıra yasa dışı iskân ve işgalin de bir 'kullanım hakkı' olarak tanımlandığı 'konut hakkı'nın önemi ortaya çıkıyor.

Cihan Uzunçarşılı Baysal ile konut hakkı kriterlerini ve Türkiye'de bu anlamda yaşanan ihlalleri, 2009 yılında hazırlanan AGFE İstanbul raporunun çıktıları üzerinden bugün geldiğimiz noktayı konuştuk.

CihanCihan Uzunçarşılı BaysalNeden ‘barınma’ değil de, ‘konut’ hakkı?
 
Bu tanım, BM Konut Hakkı Özel Raportörü Raquel Rolnik’in 2012’de Napoli’de düzenlenen Dünya Kent Forumu’nda biz konut hakkı savunucularına ve bu alanda çalışanlara özellikle ikaz ettiği bir şeydi. Bu ezberin kırılması gerektiğini söylemişti. Hakikaten bütün uluslararası sözleşmelerde ve mekanizmalarda, özellikle Birleşmiş Milletler Sisteminde, hakkın tanımı ‘konut’ hakkı olarak geçer ve bu hak bir kullanım hakkı olarak tanımlanır. Nasıl eğitime ve sağlığa ‘hak’ diyorsak, konut da bir haktır. Hâlbuki konut dediğimiz zaman, nedense kafamızda bir meta beliriyor; bu nedenle ‘barınma’ dersek sanki o bağlamdan kopartıyoruz, daha adil oluyoruz gibi geliyor. Ama aslında öyle değil; çünkü çadır da bir barınmadır, dört duvar bir çatı da barınmadır, baraka da barınmadır. Bütün insan hakları mekanizmalarının, sözleşmelerinin en temelinde şu vardır; haklar, insan onuruna yakışan bir yaşam içindir. Böyle bakarsak, insan onuruna yakışan bir yaşamda çadırın yeri yoktur.

Ayrıca hakların birbirleriyle etkileşiminden dolayı, başka hakları da etkileyen ve onlardan da etkilenen çok temel bir haktan bahsediyoruz. Örneğin ailenin ve çocuğun korunması, özel yaşamın gizliliği, sağlığa, eğitime, vatandaşlık haklarına erişim gibi haklara konut hakkı olmadan erişmek olanaksızdır; bir ikametgahınızın olmadığını düşünün, haklara erişiminiz kısıtlanmış demektir. Ekonomik Sosyal Kültürek Haklar Sözleşmesi’ne yönelik ilgili Komite tarafından yazılan 1991 tarihli 4 numaralı Genel Yorum, Sözleşme’deki barınma hakkı tanımı yerine konut hakkı tanımını getirmiş; ama yine mülkiyetten bağımsız bir kullanım hakkı üzerinden tanımlamıştır. Ayrıca insan onuruna yakışan bir konut hakkının da belirli standartlarının olması gerektiğinden hareketle hakkı, Yaşamaya Elverişli Konut Hakkı adı altında 7 önemli kriterle açmıştır. Türkiye, kentsel dönüşüm politikalarında bu kriterlerin nerdeyse tümünü  ihlal etmekte.
 
Bu kriterler nelerdir ve Türkiye bunları nasıl ihlal ediyor?
 
4 Numaralı Genel Yorumda, konut hakkı, kullanım hakkı üzerinden tanımlanır. Kullanım hakkı, ev sahipliğini, kiracılığı, afet konutunu, kooperatifleri vs de içerir. Ancak burada çok önemli bir nokta daha var; o da yasa dışı iskân ve işgalin de kullanım hakkı olarak tanımlanışı. Bu tanım hakikaten bir başka ezberi de bozuyor. Komite, kullanım hakkının bir an önce yasal güvenliğe kavuşturulmasının gerekliliğini ve bunun da insan onuruna yakışır bir biçimde düzenlenmesi gerektiğini söylüyor. Taksitlerle TOKİ konutlarına mecbur kalan ve enflasyonun giderek arttığı bir dönemde 10 – 20 yıl vadelerle bankalardan kredi alan nüfusların kullanım haklarının yasal güvenliğinden bahsedilemez. Çünkü son taksitlerini ödeyene kadar tapu sahibi değiller, bankalara borçlarını geciktirdikleri anda karşılarında icra var.
 
Ayrıca bu taksitleri ödeyemiyorlar. Bunun örneğini Ayazma – Bezirganbahçe yeniden iskânında ve Taşoluk’a gönderilen Sulukuleli kiracılarda gördük; Başbakanın çok iftihar ettiği Kuzey Ankara yeniden iskânında, Uzundere – Kadifekale’de de etkilenen nüfuslar aynı sorunları yaşadılar. Konut kredileri bu nüfusların ödeme güçlerine göre düzenlenmiyor. Sözleşme diyor ki, “Yapacağınız konut, diğer haklara erişimi engellemeyecek şekilde ödenebilir olacak”. Oysa Bezirganbahçe’ye yerleştirilen Ayazmalılar, çocuklarını aile bütçesine katkıda bulunmaları için okuldan aldılar ve son derece sağlıksız şartlarda çalışmaya gönderdiler. Burada eğitim hakkına erişim engellendi. O çocukların, yerel yönetimin 'tu kaka ettiği' Ayazma’da şöyle böyle bir eğitim hakkı varken, 'modern' TOKİ’lerde yok oldu.
 
Üçüncüsü ise konutun lokasyonu. O konut, sağlığa, eğitime, işinize erişebilecek bir yerde olmalı. Sulukuleli Roman, merkezde müzik yapıyor; ama Taşoluk merkeze 45 km uzakta. Bir otobüs var ve saat 12:00’dan sonra çalışmıyor. Ayazmalılar da tek akbil ile İstanbul’un her yerine gidebildikleri bir düzenden, birkaç akbil basmak ya da araç kullanmak zorunda kaldıkları bir düzene geçmek zorunda kaldılar; işe, sağlığa, eğitime erişimin maliyeti arttı.
 
Konutların, tüm bireyler ve kırılgan gruplar için erişilebilir olması gerekiyor. Ayrımcılık yapmadan herkes için; engelliler, HIV vb gruplar için. Oysa az önce anlattığım şartlardan dolayı  yoksullar için erişilebilinir değil ve hatta bu politik ve dışlayıcı ortamda LGBTI bireyler için de erişilebilir değil.

 
Diğer bir kriter de, konutun emniyetli  olması. Sizi hava koşullarından, afetlerden vb korumalı; emniyetli olmalı. Örneğin,  Başıbüyük’te yapılan TOKİ konutları kayıyor; çünkü mahallelinin altında kuyu çıktığı için park olarak bıraktığı alana TOKİ yüksek katlı bloklar dikti. TOKİ konutlarının altyapı hizmet yetersizliklerini biliyoruz; çatısı uçuyor, kapıları düşüyor, asansörler çalışmıyor. 2012’de Samsun Canik Kuzey Yıldızı TOKİ’de yaşananları da unutmayalım; oysa, sel sularının bodrum katlara dolduğunu 2008 senesinde Bezirganbahçe halkı söylüyordu. TOKİ, alt gelir gruplarına yönelik konutlarından geri bildirim almıyor. Çöküntü bölgeleri diye bir damgalama üzerinden meşruiyet inşasıyla mahalleler yıkılıyor, ama asıl kendi yarattıkları çöküntü bölgeleri.
 
Bir başka kriter de kültürel yeterlilik. Romanları Sulukule’den kopardığınız zaman, artık o kültürü üretemiyor; onun kültürünü yok ediyorsunuz. Mekân çok önemli; çünkü fiziki boyutun çok ötesinde, sosyal, ekonomik, kültürel birçok boyutu içeriyor. TOKİ’leştirmeyle, mekanı tamamen bir müteahhit mantığıyla fiziki bir şeye indirgiyoruz ve ‘yıktık götürdük’ oluyor. Oysa bizim mahallelerimiz yaşam alanlarıdır; kamusal alanları ferah feza kullanırız, sosyalleşiriz. Ama şimdi kadın, yandaki komşumu göremiyorum diye ağlıyor. Zaten çayını alıp aşağı indiğinde yönetim hemen, “yasak, siz medeni değilsiniz” diye düdük çalıyor. Bir de bunlar var; sanki bu TOKİ’ler bir medeni yaşam şekli. TOKİ, bir çağ atlama sembolü oluyor. Kemalizmin ters köşeden okunup, bir başka tarz sosyal mühendislik dayatması olarak okuyorum ben bunu. Sulukule’de olanlar için ağlamak istiyorum; elini kolunu sallayarak gezebildiğin bir mahalleyken, güvenliğe hesap vermeden giremediğin bir özel alana dönüştü. Artık bir yaşam alanı değil; yapay, bambaşka bir mekan orası.

TÜMÜNÜ GÖSTERSONRAKİ SAYFA HABERİN DEVAMI:   1  |   2
http://www.yapi.com.tr/haberler/kentsel-donusum-konut-hakki-kriterlerini-ihlal-ediyor_116899.html
Read Comment Section
İlk Yorumu Siz Yapın
Gönder

Yorumum onaylandığında e-posta ile bildir.

E-posta adresimle bültenlere abone olmak istiyorum

Haber gönderin Hemen haber gönderin

Sosyal Medyada Yapi.com.tr:

Abone Ol Yapı sektöründeki tüm gelişmelerden en önce siz haberdar olmak isterseniz e-bültenimize abone olun.
Bülten arşivine erişmek için tıklayın
Haftanın ürünü ASAŞ Daylight Panjur Sistemi

REKLAM VERİN

Ajanda
TAMAMI » Bugünkü Etkinlikler BUGÜN:
Herhangi bir etkinlik mevcut değil!